Kur'ân-ı Kerim, Allah'a kulluğu esas alırken O'nun isteklerini, kendi isteklerinden önde gören bir insanlık modeline işaret eder. Başka işlerle kıyaslandığında ticareti meşru sayarken, faizi şiddetli bir dille yasaklamış; 'Faiz de alışveriş gibidir,' diyenleri şiddetli bir azapla uyarmıştır. Diğer taraftan vadeli satışa müsaade etmiş ve bir kimse malını, bedelini muayyen bir süre sonunda almak üzere sattığında veya önce parayı verip sonra malı almak üzere, yani 'selem' akdi yaparak anlaştığında, sorumlulara

Kur'an-ı Kerim tüketici kitlenin davranışlarında farklılıklar yaratarak kişisel istekleri, arzuları ve ihtiyaçları yeniden şekillendirir. Yaptığı harcamalardan dolayı ahirette hesaba çekileceğine inanan tüketici, 'Allah'ın sana verdiği ile ahiret yurdunu takip et, ama dünyadan da nasibini unutma!' hükmü gereğince iktisadî faydayı gelirin bir fonksiyonu olarak görmeden elde edecek, ihtiyaçtan fazlasını da israf etmeden ve saçıp savurmadan, gereksinim sahiplerine yönlendirecektir.